ÖNEMLİ : Kendim için aldığım notlar. Umarım size de bir faydası olur.
Genel Bakış
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı by Mark Manson
My rating: 4 of 5 stars
“Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı” kitabında aklımda kalan en ilginç bölüm, Meredith Maran isimli bir kadının 1980’lerde yaşadığı “Yanlış Anı Sendromu (False Memory Syndrome)” isimli bir olayın anlatılmasıydı.
Tam o sıralarda “bastırılmış anı terapisi (repressed memory therapy)” adı verilen bir terapi formu aşırı popüler olmuş. Bu terapinin işleyişi şu şekilde;
“Terapist, danışanını trans benzeri bir duruma sokarak unutulmuş çocukluk anılarını yeniden deneyimlemeye cesaretlendirir. Bu anılar genellikle iyidir, ama ana fikir bir kaçının travmatik de olabileceğidir. Meredith Maran, 1980’lerde terapi görürken, babasının çocukken ona cinsel tacizde bulunduğunu hatırladığını sanır. Bu, terapi sırasında ortaya çıkan bastırılmış bir anı gibi görünür. Meredith, bu anıyla ailesine gider ve babasıyla yüzleşir, ancak babası suçlamaları reddeder. Aile büyük bir çatışma yaşar ve bölünür.
Yıllar sonra, 1996’da, Meredith aslında böyle bir tacizin olmadığını ve terapistinin yardımıyla bu sahte anıyı uydurduğunu fark eder. Bu itirafı otobiyografisinde kaleme alır. Meredith, bu durumun aile içinde yarattığı tahribatı düzeltmek için uğraşsa da, babası vefat ettikten sonra bu çabası sonuçsuz kalır. Maran’ın bu hikayesi, Yanlış Anı Sendromu’nun bir örneği olarak sunulmuştur. 1980’lerde ve 1990’larda birçok insan, yanlış terapiler sonucu sahte anılarla sevdiklerini suçlamış ve bu süreç büyük tartışmalara yol açmıştır.
Bu olay, insan belleğinin ne kadar güvenilmez olabileceğini ve anıların yanlış bir şekilde oluşturulabileceğini gösteren bir durumdur..”
Aslında o zamanlar Meredith’in hikâyesi gibi birçok vaka olmuş. 1980’lerde ve 90’ların başında, yüzlerce masum insan benzer koşullarda cinsel tacizle suçlanmış ve çoğu da hapse atılmış. Meredith’in itirafı ve akabinde benzer hadiselerin vuku bulması, bu durumun “Yanlış Anı Sendromu” olarak literatüre girmesini sağlamış. Mahkemelerin işleyişi değişmiş, binlerce terapiste davalar açılmış ve bu da terapistlerin lisanslarını kaybetmeleri ile sonuçlanmış.
Kitabı okuduktan sonra bu konu üzerine biraz araştırma yaptım. Literatürde bu durumla ilgili başka bir kavram daha var. Bu ise konfabulasyon (confabulation). Birbirine benzerlik gösterse de, aslında farklı kavramlarmış. Bu kavramın tanımı ise şu şekilde :
Konfabulasyon, kişinin belleğindeki eksik veya hatalı bilgileri farkında olmadan uydurma bilgilerle doldurması olarak biliniyor. Bu durum genellikle nörolojik bozukluklar, beyin hasarları veya demans gibi rahatsızlıklardan kaynaklanıyormuş. Konfabulasyon sırasında kişi, eksik ya da yanlış hatırladığı bilgileri gerçekmiş gibi sunar, ancak bunu kasıtlı yapmazmış.
Özetle kitapta en çok ilgimi çeken yer bu bölümdü. Sizinle de paylaşmak istedim. Kitaba 5 üzerinden 3 ya da 4 puan vermek arasında çok gidip geldim. Doğruyu söylemek gerekirse bu bölüm dışında bana kattığı çok fazla da bir şey yoktu. Ama bilmediğim bir şey öğrettiği için 4 puan vermeyi tercih ettim. Tavsiye eder miyim? Şahsen 4 puan vermeme rağmen çok fazla tavsiye etmem :) Bunun yerine Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı (Stephen Covey) kitabını okursanız daha çok şey öğrenebilirsiniz.