ÖNEMLİ : Kendim için aldığım notlar. Umarım size de bir faydası olur.
Kitap İncelemesi
Hayır Diyebilme Sanatı by Müthiş Psikoloji
My rating: 2 of 5 stars
Kitapla ilgili eleştirilerim oldukça fazla. Umarım bunları düzgün bir şekilde ifade edebilirim. Öncelikle, yazarın isminin belirtilmemesi bende olumsuz bir izlenim yarattı. Yazar bir psikolog mu yoksa bir bilim insanı mı? Eğer bilim insanıysa, bu alanda ne tür çalışmaları var? Kaynak göstermeden bu kadar rahat nasihat vermesi beni düşündürdü, açıkcası bunları bilmek isterdim. Üstelik, kitapta derinlemesine verilen bir bilgi de pek yoktu. Bu benim ilk eleştirim.
İkinci olarak, 10-15 sayfada ya da bir blog yazısında anlatılabilecek bir konunun 170 sayfaya yayılması bana laf kalabalığı gibi geldi. Aynı şeyleri farklı cümlelerle okuduğumu çokça hissettim. Yazarın Stephen Covey’nin Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı ve Baltasar Gracián’dan oldukça etkilendiği çok belliydi, ağırlıklı olarak onların yazılarına atıfta bulunmuş. Tabii başka filozof ve yazarlara da gönderme yapmış. (Bu arada, Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitabını çok severim.)
Bir diğer eleştirim, sayfa 35’teki “Sayın Evet” misiniz, değil misiniz?” testi. Üzgünüm ama bu bölüm çok gereksizdi. Hatta yazarın sayfa başı ücret aldığını düşünmeden edemedim. :)
Ezcümle, 170 saydada anlatılmak istenen ana fikir her şeye “evet” demeyin :) biraz da “hayır” deyin şeklindeydi. Kitap bana bir şey öğrettiyse, o da ‘aynı cümleyi 100 farklı şekilde nasıl tekrar ederiz’ olmuştur. Bir yerden sonra ‘Yeter artık! Anladık!’ dedim. Aynı cümleleri tekrar tekrar görmek gerçekten ruhumu yıprattı.
Gizemli yazarımızın okuyucu hedef kitlesi sanırım ben değilim :) Kitabı okurken aklıma komedyen Cem Yılmaz’ın Migros’ta satılan Secret kitabıyla ilgili şakası geldi, akabinde kendimi biraz kötü hissettim :)
Özetle çok tavsiye edebileceğim bir kitap değil.
Son olarak, naçizane bazı imla hatalarına değinmek istiyorum:
- Sayfa 29, 9. satır: “beri” kelimesi “biri” olacak.
- Sayfa 118, 23. satır: “hal” yerine “hâl” kullanılmalı.
- Sayfa 169, 6. satır: “devem” yerine “devam” olmalı.
Kitabı okurken aldığım notlar (spoiler içerir!!! )
Etkili hayır hangisidir?
- “Hayır, gelemem, çok üzgünüm.” demek, yaptığınız işin içinde kendi adınıza suçluluk hissettiğinizi gösterir. Etkili bir hayırın içinde suçluluk, korku ve endişe yoktur. Örneğin : “Hayır, seni almaya gelmem mümkün değil. Benim başka bir planım var. İş yerinde görüşürüz, hoşça kal…”
- Çözüm bulma sorumlulugu sizin vazifeniz değil. Etkili hayırlardan biri de size ait olmayan yüklerin altına gönüllü girmemenizdir. “Gelemiyorum ama taksiyle mi gitsen ya da öğle paydosunda ben seni götürüp getirsem olmaz mı?” yaklaşıma da tıpkı “üzgünüm” sözündeki gibi kendinizi hâlâ suçlu hissettiğiniz sonucuna ulaştırır sizi.
İdeal sınırı bulmak :
“Sınır” nedir, hangi durumlarda hayır denmelidir? Sınırlar, katı kurallar ve prensipler değildir. Başkalarına ördüğünüz duvarlar da olamaz… Sizi ulaşılmaz değil, sağlıklı ve mutlu kılmak üzere işlevsel olmalıdır sınırlarınız.
Diğer Notlar
- Çünkü özgürlük sandığımız gibi sınırsız olmak demek değildir, tam tersine net ve güçlü sınırlara sahip olabilmenizle ilgilidir.
- Diğer bir deyişle hayır diyebildiğiniz ölçüde, özgürlük alanınıza sahip çıkarsınız. Hayır diyemediniz her konuda, sınırlarınızın ihlal edilmesine izin verirsiniz ki, sınırları ihlal edilmiş bir ülke özgür değildir.
-
Hayır diyememek elbette bir kişilik bozukluğu değildir. Ancak şu var ki, hayır diyemeyenler, sınırlarının ihlal edilmesine izin verdiği ölçüde, benlik kaybına maruz kalır ve birtakım psikolojik sorunlar deneyimliyor hale gelir.
- Benlik algısının oluşumunda yaşanan aksaklıklar sınırları kolaylıkla ihlal edilebilen biri haline gelmenize yol açar.
- Sınırlarınız, kim olduğunuzdur.
- İnsan başkasıyla çatışırken bile sadece kendisiyle kavga ediyordur.
- Hayır diyemediğinizde, özgür değilsinizdir. Yaşamınızın ipleri başkalarının elindedir.
-
Burada amaç hayır demek değil, hayıra sahip çıkmak. İkna edilebilir olmak, bir tür güvensizliktir. (bu cümlenin bir benzerine Epiktetos ile ilgili okuduğum kitapta da rastlamıştım fakat sahip çıkılması gereken şey “hayır” değil, prensiplerdi!)
-
Çatışmadan, tartışmalardan ve sorundan kaçma eğilimi, varlık ve benlik sınırlarının daralmasına neden olur.
-
“Aman insanlar Gerilmesin…” “Boş yere tartışma olmasın…” Hakkında yanlış şeyler düşünmesinler… “Arkamdan konuşmasınlar…” “Kötü biri olduğun fikrine kapılmasınlar” “sevecen ve çözüm odaklı biri olmadığımı sanmasınlar” Bütün bu kaygıların temelinde değersizlik hissi, kaybetme ve sevilmeme korkusu, değer görme beklentisi yatar ki hepsi aslında dönüp dolaşıp özgüven yoksunluğuna dayanır. Özgüven yoksunluğu, varlık ve benlik sınırlarının kolayca aşılmasına neden olur. İçe kapanma, depresyon, kişilik bozukluğu, tükenmişlik sendromu, kronik yorgunluk bu sürecin belli başlı sıkıntıları olarak çıkacaktır su yüzüne…
-
İş yerinde de gereksiz yükler alıyor sırtına. İşten kaçıyor gibi görünmemek, müdürünü reddetmiş olmamak ya da yakaladığı itibarı kaybetmemek için de olsa, yapamayacağı işlerin altına girmekte temelde özgüven sorununa dayanır. İtibarını kaybetme korkusu, yanlış anlaşılma korkusu, yerine başkasının tercih edilme korkusu elbette değersizlik hissinin bir ifadesi. Hayır diyememek de elbette değersizlik hissi sonucunda ortaya çıkar. Onay beklentisi de aynı şekilde değersizlik hissinden kaynaklanır. Değersizlik hissi ile baş edebilmemenin temel yollarından biri dışarıdan gelecek hiçbir onayın beklentisi içine düşmemektir. Kimin, hangi konuda, ne düşündüğünü belirleyici bir faktör olarak kabul etmemek gerekir.
-
Özgüven ve irade, varlık ve benlik sınırlarının, sağlıklı bir insan psikolojisi ve kaliteli bir yaşamın sürekliligi açısından üzerinde çalışılması gereken iki değerli faktör. Yapacaklarınızı da yapamayacaklarınızı da doğru belirleyin. Yapmak istediklerinizin de istemediklerinizin de farkında olun. Niyetiniz sadece hayır demek olsun, karşımızdakini alt etmek, bozmak, ona haddini bildirmek değil. Unutmayın ki kimse size “yapmadığınız” için kırılmaz, “Yaparım!” dediğiniz şeyleri yapamadığınızda kırılırlar. Hayır demek, hiç istemediğiniz halde evet demenizden çok daha dürüstçe bir karşılıktır ki dürüst insanları herkes sever.
-
Kendinizi daha fazla köşeye sıkışmış hissetmemek için bir yerde evet demek zorunda mı hissediyorsunuz? O halde endişeleriniz, hayatınızı yönetiyor demektir.
-
Korku ve kaygı birbirine çok benzer gibi görünse de aslında ayrılırlar. Korku somut nedenlerle tetiklenir. Mesela üzerinize doğru hızla gelen arabadan korkarsınız ya da sizi ısıracağından emin olduğunuz dişleri dışarıda hırlayan köpekten de korkarsınız. Korku duygusu, somut nedenlerle, gerçekten belirgin ya da en azından kavranabilir durumlar oluştuğunda yaşanan stres deneyimidir. Kaygıda ise durum farklıdır. Korkuda olduğu gibi somut nedenlerden yoksunuzdur, bilinmeyenden ve belirsizlikten kaynaklanır kaygı. Nedenlerin yokluğu ve belirsizliği kaygıyı daha da besler. Korku ve kaygılar, ailelerden ya da toplumsal ve sosyal çevrelerden emanet alınan duygulardır.
-
“Kendini Bil…” Apollon Tapınağının kapısında yazar bu cümle. Dünyanın sayılı tapınakları arasında sayılan, kutsal bir yol üzerinde kurulmuş bu yerin kapısında sizce neden bu cümle yazar? İnsan dar sınırlarda yaşar. Biyolojide homeostais kavramını özetleyen bu cümle, canlıların fizyolojik olarak vücutlarında meydana gelen her türlü değişikliğe karşı varolan dengenin korunması anlamına gelir.
- Yapılan çalışmalara göre gün boyunca zihnimiz ortalama 70.000 düşünce üretir.
Josh Billings ne demiş?
Bu hayatın yarısı çok hızlı evet demekle, diğer yarısı da zamanında hayır diyememekle geçiyor. - Josh Billings
Aristoteles, insan yaşamının mülklerini üç sınıfa ayırır:
- Bir kimsenin ne olduğu (kişiliği)
- Bir kimsenin neye sahip olduğu (malı mülkü)
- Bir kimsenin neyi temsil ettiği (başkalarının düşüncesinde nasıl bir imaj sahip olduğunu)
Carl Gustav Jung ne demiş?
-
Jung’un dediği gibi de özetleyebiliriz aslında: “yaşamımızdaki “dışsal” olayların tümü rastlantıdır. Bana her zaman böyle olmuştur. Bu, kaderin bir marifeti. Yalnız içimdekilerin bir niteliği ve kalıcı bir değeri oldu. Sonuçta dışsal olayların tümü silikleşti. Belki de zaten “dış” olaylar o kadar da önemli değillerdi ya da içsel gelişmemin aşamalarıyla örtüştükleri oranda önemliydiler…”
-
Jung’un ifade ettiği gibi yalnızca içsel deneyimlerle bir şeyleri inşaa edebiliriz. Dışarıda olan biten her şey zaten yok olacaktır. Bu kıymetli bakış açısı hayattan neyi almanız gerektiği konusunda da bizlere sunulan bir sihir gibidir adeta. Stoacı filozof Epiktetos, yüzlerce yıl öncesinden Jung’un ruhuna dokundu ve o kendi felsefesinde bu durumu şöyle özetledi:”insanları mutsuz eden şey olanlar değil, o olanlara yol açan prensiplerdir.” prensiplerimiz ve paradigmalar bir anlamda yaşam yazılımlarımızın bir parçası gibidir. Bir bilgisayar programının çalışma amacı bellidir. Word programında bir şeyler yazarsınız, video oynatıcı sadece görüntüleri izlemeniz için vardır. İnsanlar da içsel prensipleri doğrultusunda kendi eylemlerini gerçekleştirirler. Yazılım dediğimiz şey karakterimizse, prensiplerimiz bizim programlarımızın çalışmasını sağlayan komutlardır.
Schopenhauer ne demiş?
“Bizim elimizde olan tek şey, verilmiş olan kişiliği olabildiğince yararlı bir biçimde kullanmamız, yani sadece ona uygun çabalara girişmemiz ve o kişiliğe tam uygun bir eğitim türünü almaya çalışmamızdır; ayrıca başka türlerden kaçınmamız, yani bu kişiliğe uygun konumu, uğraşıyı ve yaşam biçimini seçmemizdir” der Schopenhauer, yaşam bilgileri üzerine Aforizmalar adlı eserinde.
Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı (Stephen Covey)
Algı düzeneklerine kısaca paradigma diyebiliriz. Paradigma Yunanca paradeigma kelimesinden gelir. Bireyin iç ve dış dünyasını (kendisini ve etrafını) yorumlama, algılama ve bilme süreçleriyle ilgili tüm etkenlerin yarattığı örgütlü ve dinamik düşünsel sistem olarak tanımlanabilir. Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı isimli kitabında Stephen Covey paradigma değişiminin önemini özellikle vurgular ve ekler:
”Hayatımızda nispeten önemsiz değişiklikler yapmak istiyorsak, dikkatimizi uygun bir biçimde tutum ve davranışlarımıza verebiliriz. Ancak çok önemli, büyük bir değişiklik yapmak istiyorsak, o zaman temel paradigmalarımız üzerinde çalışmamız gerekir. Thoreau’nun dediği gibi: “Kötülüğün yapraklarını kesen her 1000 kişiye karşılık, ancak bir kişi köküne saldırır.” Biz de yaşantımızda çok önemli değişiklikler yapmak istiyorsak, o zaman tutum ve davranışlarımızın yapraklarını kesmekten vazgeçerek kökler üzerinde, yani, tutum ve davranışlarımızın kaynağı olan paradigmalar üzerinde çalışmalıyız.”
“Hayattaki önceliklerimizi belirlersek, bunların dışında kalanlara gülümseyerek hayır demek daha da kolaylaşır.” - Stephen Covey
Alfred Adler ne demiş?
Psikoloji bilimine kültür kavramını ilk sokan Adler olmuştur. Freud‘un aksine bireyi çevreden soyutlayarak tek başına ele almamış, kişinin ruhsal gelişiminin temelinde çevresel etkilerin olduğunu savunmuştur. Ona göre psikolojik süreçler, kültürel normlara ve yaşayış tarzına göre yorumlanır. Yapılan bazı çalışmalar her dinin ve topluluğun ruh sağlığı üzerinde farklı tanımlamalar yaptığını ve insanların da bu tanımlamalar doğrultusunda kendi değer yargılarını geliştirdiklerini göstermekte. Örneğin Çin kültüründe, aile kavramının önemli bir yer kaplamasının bireyin psikolojik süreçlerinin gelişimini büyük ölçüde etkilediği görülmektedir.
Heraklitos ne demiş?
Heraklitos’un meşhur “Her şey akar” sözü, insanın tabiatına da bir göndermedir. İnsan her an değişir ve gelişir. Duygusal ve ruhsal dünyası da aynı şekilde…
Gayle Forman ne demiş?
“Bazen seçim yaparsın bazen de seçimler seni olduğun kişi yapar.” Gayle Forman
Not : Gayle Forman, If I Stay adlı romanıyla tanınan Amerikalı bir genç yetişkin kurgu yazarıdır. Roman, New York Times genç yetişkin kurgu kategorisinde en çok satanlar listesinde zirveye yerleşmiş ve aynı isimle bir filme uyarlanmıştır.
Jiddu Krishnamurti ne demiş?
“Kendinizi başka birisinin düşüncelerine göre incelemeye çalışırsanız hep ikinci el bir insan olarak kalırsınız.” Jiddu Krishnamurti
Albert Einstein ne demiş?
“Bana hayır diyenlere şükran duyuyorum, ne başardımsa onlar sayesinde başardım.” - Einstein
Baltasar Gracián ne demiş?
İyi insan olmanın düşüncesizce ilerlemekle ve aşırı sorumluluk almakta bir ilgisi yoktur. Baltasar Gracián, Akıllı Yaşama Sanatı‘nda ihtiyatlı davranmanın nasıl incelikli yapılması gerektiğini şöyle anlatır:
“Aptallar kapıdan içeri hızla dalar; çünkü budalalık her zaman kabak gibi ortadadır. Onları her türlü önlemden azade kılan aynı basitlik, çuvallama halinde her türlü utanmadan da mahrum eder. Fakat sağduyu, kapıdan her zaman ihtiyatla girer. Onun öncüleri tedbir ve dikkatdir. Siz tehlikesiz bir şekilde ilerleyesiniz diye, onlar önden girip içeriyi kolaçan eder. İleriye doğru atılan her düşüncesiz adım, ancak tedbir sayesinde tehlikeden arınmış olacaktır. Ancak bazı durumlarda şans da yardımınıza koşabilir. Şüphelendiğiniz yerde tedbirli adım atın. Tedbirler mekânı kollarken, bilgelik daima dikkatle ileriye doğru adım atar. Bugünlerde insan ilişkilerinde beklenmeyen uçurumlarla karşılaşmak mümkün olduğu için, her adımı dikkatle atmak gerekir.”
“Becerikli bir şahinci, sadece o anki sürek avına yetecek kadar kuş uçurur.” Baltasar Gracián
Çünkü bazı arkadaşlıklara hayır demek gereklidir. Akıllı Yaşama Sanatı‘nda Baltasar Gracián bakın ne diyor:
“İnsanın hayattaki büyük derslerinden biri kendini frenlemeyi bilmesi, daha da önemlisi ise kendini bazı işlerden ve insanlardan yoksun bırakmayı öğrenmesidir. Değerli zamanımızı yiyip bitiren önemsiz uğraşlar vardır. Sizi ilgilendirmeyen, üstünüze vazife olmayan işlerle meşgul olmak, boş durmaktan daha yanlıştır. Özenli bir insan başkalarının işlerine müdahale etmemeli, diğerlerinin de kendi işlerine karışmalarını engellemelidir. İnsan önce kendi işiyle ilgilenmek zorundadır, herkese yararlı olmak zorunda değildir. Arkadaşlar için de aynı kural geçerlidir. Arkadaşınızın verdiklerini kötüye kullanmamalı veya verebileceklerinden fazlasını istememelisiniz. Özellikle kişisel ilişkilerde, her şeyin fazlası zarardır. Bilgece ve ölçülü bir yaklaşım, herkesin iyi niyetini ve itibarını en iyi biçimde korur, böylece dostluğun nimetleri de zamanla yıpranmaz. Böylece hem en iyiyi seçebilecek deha ve özgürlüğe sahip olur hem de beğeninin yazılı olmayan kurallarına asla ters düşmezsiniz.”
Not : Daha çok Baltasar Gracián olarak bilinen Baltasar Gracián y Morales, S.J., İspanyol bir Cizvit ve Barok nesir yazarı ve filozoftu. Calatayud yakınlarındaki Belmonte’de doğdu. Yazıları Schopenhauer ve Nietzsche tarafından övüldü.
Henry Cloud ne demiş?
“Yumuşak başlı pek çok kişi, tehlikeli veya suistimalci bir ilişki içinde olduklarını çok geç fark eder. Ruhsal ve duygusal radarları bozulmuş, kalplerini koruyacak yeteneklerini kaybetmişlerdir.” Henry Cloud
Not : Henry Cloud, Amerikalı bir klinik psikolog, yazar ve kişisel gelişim uzmanıdır. Özellikle sınırlar (boundaries), ilişkiler ve kişisel büyüme üzerine yazdığı kitaplarla tanınır. En bilinen çalışmaları arasında “Boundaries” (Sınırlar) adlı kitabı yer alır. Bu kitapta sağlıklı ilişkiler kurma, kişisel sınırları belirleme ve kendini koruma konularını ele alır. Cloud, genellikle psikoloji ve kişisel gelişim alanında rehberlik eden yazılar ve konuşmalar yapar.
Dan Olweus’un okullarda saldırganlık kitabından bir kesit
Özellikle okul çağındaki çocukların maruz kaldığı bir istismar türü olan akran zorbalılığından da bahsetmek gerekiyor. 1978 yılında Norveçli araştırmacı Dan Olweus tarafından kaleme alınan “Okullarda Saldırganlık” isimli kitap, akran zorbalığı konusunda bir dönüm noktasıdır. Olweus’un yaptığı tanıma göre akran zorbalığı, yaşıtlar arasındaki bir birey ya da grup tarafından savunmasız birine karşı yapılan fiziksel ve psikolojik sonuçları olan ve süreklilik taşıyan bir saldırganlık türüdür. Akran zorbalılığında güçler dengesizdir. Temelde bir arkadaşlık yoktur. Güç ve kontrol arayışı vardır ve ortada problem çözmeye yönelik bir çaba bulunmaz.
Richard Carlson ne demiş?
“Hayatın da tıpkı bir otomobil sürmek gibi, dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya doğru olduğunu anladığınız zaman çok güzel şeyler olmaya başlayacaktır.” Richard Carlson
Not : Richard Carlson (16 Mayıs 1961 - 13 Aralık 2006), Amerikalı bir psikolog, yazar ve motivasyon konuşmacısıdır. En çok bilinen kitabı “Don’t Sweat the Small Stuff” (Küçük Şeyleri Dert Etmeyin) adlı kişisel gelişim kitabıdır. Bu kitap, insanların günlük yaşamlarındaki küçük sorunları nasıl daha az stresle yönetebileceklerini ve daha huzurlu bir yaşam sürebileceklerini anlatır. Carlson, genel olarak hayatın akışını daha sakin ve olumlu bir şekilde yönetme üzerine yoğunlaşan eserler yazmıştır.
Bu alıntı, Carlson’un, hayatı içsel bir perspektiften yönetmenin önemine dair görüşlerini yansıtıyor. Bu, dış dünyadaki olaylara tepki vermek yerine, iç dünyamızı kontrol ederek daha mutlu ve başarılı bir yaşam sürdürebileceğimiz fikrine dayanır.
Reşat Nuri Güntekin ne demiş?
“Biz hayır demeyi, işim var demeyi, olmaz demeyi beceremeyen insanlarız… Yorgunluğumuz bitmez bizim.” Reşat Nuri Güntekin
Hacı Bektaş Veli ne demiş?
“Hararet nardadır sacda değildir, keramet baştadır tacda değildir, her ne arar isen kendinde ara Kudüs’te Mekke’de hacda değildir…” Hacı Bektaş Veli
Bu söz, Hacı Bektaş Veli’nin öğretilerinde sıkça karşılaşılan içsel arayış ve öz farkındalık temasını vurgulayan derin bir anlam taşır. Her bir bölümde sembolik bir anlatım vardır:
-
“Hararet nardadır sacda değildir”: Hararet (ateş, tutku, enerji) dış görünüşte, yani sacda (yüzeyde, maddede) değil, nardadır (özde, içte, ruhta). Yani, gerçek enerji ve anlam, dış görünüşte değil, insanın içindeki derinliklerde bulunur.
-
“Keramet baştadır tacda değildir”: Keramet (mucize, hikmet) kişinin aklında, bilincinde ve ruhsal gelişimindedir; dışarıdaki süslü taç, yani sembolik unvanlar ya da dış görünüşte değildir. İnsanların manevi yetenekleri ve değeri, dışarıda görülen statülerde değil, kendi içsel potansiyellerinde saklıdır.
-
“Her ne arar isen kendinde ara Kudüs’te Mekke’de hacda değildir”: İnsan neyi arıyorsa, ister mutluluk, ister huzur ya da aydınlanma, bunu kendi içinde aramalıdır. Kudüs, Mekke gibi kutsal mekanlar elbette önemlidir, ama manevi yolculuk insanın kendi iç dünyasında gerçekleşir. Yani dışsal kutsal mekanlardan önce, gerçek kutsal yolculuk insanın içinde, ruhunda ve farkındalığında gerçekleşir.
Bu söz, insanın dışsal şeylerden ziyade, kendisine dönüp içsel huzuru ve bilgeliği keşfetmesi gerektiğini anlatır. Gerçek anlam, dışsal sembollerde değil, kişinin kendi içinde bulunur.
House of Cards dizisinden bir replik
“Dünyanın en güçlü adamına hayır demek kolay bir iş değildir ama bazen de o üstün kişinin saygısını elde etmenin tek yolu haddinizi aşmaktır.” House of cards dizisinden
Steve Jobs ne demiş?
“Odaklanmak hayır diyebilmektir.” Steve Jobs
Napolyon ne demiş?
“Yasaların işlemediği tek bir hırsız vardır ve bu hırsız insan oğlunun en değerli şeyini çalar: zaman…” der Napolyon.
Zamanın etkin kullanımı ile ilgili meşhur test
Zamanın etkin kullanımı konusunda ders veren bir öğretmen bir gün öğrencilerine bir sınav yapar. Öğretmen masasına kocaman bir kavanoz yerleştirir. Sonra sınıfa getirdiği torbalardan birinden aldığı iri kaya parçalarını kavanozun içine koymaya başlar. Kavanozda başka taş koyacak yer kalmayınca öğrencilerine döner ve sorar:
“Kavanoz doldu mu?”
Öğrencileri hep bir ağızdan :
“Evet doldu!” diye yanıt verir.
Bunun üzerine öğretmen eğilip masanın altındaki çakıl dolu kovayı alır ve kavanoza dökmeye başlar, ara ara kavanozu sallayarak daha fazla taş parçasının boşlukları doldurmasına izin verir. Sonra yeniden sorar:
“Peki şimdi doldu mu?”
Öğrenciler bu sefer daha temkinlidir
“Tam dolmuş sayılmaz” derler.
Zaman öğretmeni bu sefer bir kova kum döker kavanozun tepesinden. Döktüğü kum her yeri doldurana kadar devam eder ve yine sorar:
“Kavanoz doldu mu?”
Öğrenciler bu kez
“Hayır dolmadı!” der.
Öğretmen,
“Aferin!” diyerek eline aldığı bir sürahi suyu döker bu kez.
Ve sonra,
“Bu gördüklerinizden ne ders çıkarttınız?” diye sorar.
Afacanlardan biri :
“Gün içinde yapmamız gereken şey ne kadar çok olursa olsun her zaman yenilerine yer vardır “der.
Öğretmen sınıfa döner ve şöyle der:
“Hayır, çıkarmanız gereken ders şu: eğer büyük taş parçalarını baştan kavanozun içine koymazsanız daha sonra asla koyamazsınız.”
Anonim bir söz
“Şunu iyi bilmelisin, önüne çıkan yanlışa her ne kadar çabuk hayır dersen, doğru karşına o kadar çabuk çıkar…” - Anonim